Sakarya Üniversitesi
Reklam Dünyasından Haberler---Makaleler---Ödevler & Dökümanlar---Mezunlarımız--- Afiş Çalışmalarımız---İş ve Staj İlanlarıı---SAÜ'den Haberler ve Daha Fazlasına Forum Bölümümüzden Ulaşabilirsiniz...  
WebObis

  İLETİŞİM KULÜBÜ AKADEMİK BAŞKANI ÖĞR. GÖR. ZUHAL EROL'UN YENİ ADA KÖŞE YAZILARI

 

Hatırla sevgili



“Perşembe ilk yazı Yeniada için.” Aaa, geldi mi vakit? diyemeden bu hafta yapılacaklar geçti aklımdan bir bir. Ata ara karne getirecek yarın, bir hafta tatil... Arifiye’den bilet alınacak Başkent’e. Ankara’ya; dedeye, anneanneye gidilecek. Treni internetten de rezerv ederiz ama kapanmadan Uzunçarşı’ya yetişmeli. Dedeye Gülseven’den fıstıklı helva, kabaklı lokum, fırından ekmek, Ata’ya ille de Mabel sakız. Bavul hazırlanacak, sıcak olursa diye ince, soğuk olursa diye kalın kıyafetler. Kitaplar, sınav kâğıtları, sağlık karneleri, hediyeler, esnaftan, eş dosttan sıcak selamlar bavula özenle yerleşecekler. Trenin kalkışına beş dakika kala istasyona yetişmeler... İşte yine soluk soluğa Arifiye... Beyaz, pembe çiçekli istasyonum benim.
Bugünlerde Türkiye Arifiye’yi, Hatırla Sevgili’yle tanıdı veya hatırladı yeniden. Ahmet’le Yasemin’in o romantik karşılaşmalarına ev sahipliği yapan istasyon olarak. En yakın dostunuz meşhur olursa sevinirsiniz değil mi? İşte ben de o dizide Arifiye’min adı her geçtiğinde öyle seviniyorum.
O, sadece bir istasyon değildi. Arifiye; bayram arifelerinde dört küçük çocuğun Ankara heyecanını seyreden bir arkadaştı. Dönüşlerde de Ankara’daki akrabalardan ayrılmış olmanın küskünlüğünü gözlerimizde gören bir komşu. “Neden Arifiye demişler babaaa?” diye sorarken, az sonraki hikâyeyi ilk kez duyuyormuş gibi gözlerimizi kocaman açarak dinlerdik. Kahkahalarımız trenin raylardaki sesine karışırdı. Dört küçük çocuk, genç anne baba. Bizi izleyen bir istasyon, Arifiye.
Yıllar önce babamın elinden tutup Ankara’ya gitmek üzere Boğaziçi Ekspresi’ni, Mavi Tren’i beklediğim bu istasyonda şimdi oğlum tutuyor elimden. Bebekliğim, çocukluğum, öğrenciliğim, şimdi de anneliğim. Arifiye, benim değişimimin sessiz tanığı. Yıkılan tarihî istasyonu, sabah alacakaranlıkta bekleme salonundaki o kocaman sobayı hatırlıyorum. İçim sızlıyor. Yine o küçük, kıvırcık kız olsam diye düşünürken “Anne tren geldi” diyor Ata. Anne oluyorum yeniden. Şimdi oğlumla son vagonda, son istasyona giden iki yolcuyuz. Yol uzun, okunacak olanları okur, yazıları da hazırlarız. Önce yolculuğun keyfine varmalı. Pencereden bakıyoruz. Arifiye bir kez daha uğurluyor bizi, sevdiğinin geri gelmeyeceğinden korkan bir sevdalının ürkek bakışlarıyla.
Gelinliğini giymiş erik , kiraz ağaçları, şeftali bahçelerinin kenarından kayıp gidiyor tren. Bir çocuk ne zaman artık çocuk olmadığını anlar? Bir yetişkin kaç yaşında çocukluğunu hatırlayıp ağlar? Ata her tünelde elimi tutuyor, ben üzüm bağlarına bakıp ağlıyorum. İnce bir yol, yemyeşil tarlalar... Arifiye ’de, Enstitü’de saz hocalığı yapmış Âşık Veysel geliyor aklıma: “İki kapılı bir handa / gidiyorum gündüz gece”. Sonra “Yol Türküleri”yle Orhan Veli, “Arifiye! / Şoför durdu, Enstitü Mektebi, dedi. / Süleyman Edip Bey müdürün adı. / Bir yol da burada duralım; / Ellerinde nasır, yüzlerinde nur, / Yarına ümitle yürüyenlere / Bir selam uçuralım.”
Yol uzun, hayat hep kısa. Unutmamak, hatırlamak, hatırlatmak lazım. Kentimizin bu yeni gazetesinde, bu köşede, her hafta hayatı kelimelerle yaşamak, paylaşmak ve hatırlamak dileğiyle

 

Tarihi : 01 Haziran 2007 Cuma                                          

 

  http://www.sakarya.edu.tr | http://www.iletisimk.sakarya.edu.tr |Bize Ulaşın