Hatırla Sevgili ilk
yazımıza ilham veren diziydi. Ben her Cuma akşamı diziyi izlerken
kendi kendime “memleket neler yaşamış, darbeler, idamlar, çok şükür
demokrasi var artık “ diyordum. Milyonlar 27 Mayıs ihtilalini bir
dizi senaryosunda izlerken , kırkyedi yıl sonra bu kez 27 Nisanda
geceyarısı e-muhtıra haberi televizyonlarda altyazı geçiyordu…
Genelkurmay web sitesindeki bildiri ile Hükumet online uyarılıyor,
Türkiye post-modern muhtırayla tanışıyordu. Muhtırayı internetten
öğrenen ve “Her eve internet “kampanyası düzenleyen iktidara kaderin
(teknolojinin) bir cilvesiydi bu.
İktidarı, muhalefeti neredeyse Meclis tv. lerde yatıp kalkıyor,
kanal kanal geziyor, yorumlar, felaket senaryoları, demokrasi
söylemleri ekranlarda uçuşuyor.
Marmara Depremi sonrası hepimiz deprem uzmanı kesilmiştik ya, bu
demokrasi depreminin bir faydası da herkesin Anayasa profesörü gibi
gelişmelere yorum getirmesi. İnternette Anayasa linki ziyaretçi
sayısında rekora koşuyor, Türkiye seçime koşuyor.
Anayasa’da 367 konusunun neden net olmadığını soranlar, hukukun bu
kadar yoruma açık olmasını da şiddetle eleştiriyorlar. Matematiksel
hesaplar bir milletin kaderinde bu kadar belirleyici ise, Anayasa
yapıcılarının arasına hukukçuların yanı sıra analitik düşünen
matematikçi , fizikçi gibi fen bilimcilerinin de olması gerekmez mi
? Bir bilim olan hukukun neden bu kadar netlikten uzak olduğu
sorusuna hukukçulardan gelen cevap ise “Hukuk hayattır”
Hayatın akışında hiçbir şeyin kesin ve net olamayacağını ifade eden,
esneklik ve yorumların hukukta kaçınılmaz olduğunu söyleyen
hukukçular da kendi aralarında ikiye ayrılmış durumdalar. Ben bu
satırları yazarken Prof. Dr. Toktamış Ateş hoca; mühtehzi bir
ifadeyle canlı yayında açıklama yapıyor: “Bu kadar esnek ve her
anlama gelecek ifadeleri Anayasaya koyanları tebrik ederim “. Bugüne
kadar agresif konuşmalarıyla ortamı iyice geren, tahrik uzmanı
Bülent Arınç şu saatlerde ihtirastan arınmış halde Sezer’in
Cumhurbaşkanlığına devamını sindirebilmiş bir görüntü
veriyor.Başbakan elmaşekeri diye tutturan çocuklar gibi 25 yaşta
ısrar ederken, emektar muhalefet başkanı Baykal görevimizi yaptık
diyor. Mumcu, ülkeye karşı sorumlu davranmak zorundayız derken,
Sezer’le komşu olmayı bekleyen Gölbaşı’lılar kameralara üzgün üzgün
bakıyorlar.
Bu kaosun ardından bugün gelinen noktada görüyoruz ki Cumhurbaşkanı
seçimi için irade halka verilecektir. Eşini, işini, muhtarını,
yaşayacağı kenti , belediye başkanını, milletvekilini seçen (ya da
seçemeyen) halk Cumhurbaşkanını seçebilecek mi? Bunu zaman
gösterecek.”Yok ben seçemem , ağır bir görev” derseniz seçenlerin
tercihiyle yaşayacaksınız demektir.
İşte demokrasi böyle bir şey . Demokrasinin ana yurdu olan Eski
Yunan'daki filozoflar (Aristo, Eflatun) demokrasiyi eleştirmiş, o
zamanlar da halk için "ayak takımının yönetimi" gibi aşağılayıcı
kavramlar kullanılmıştır. Demokrasinin, çoğunluğun sesi olduğu için
herkesi mutlu edeceği savı bugüne dek hep reddedildi. Çoğunluğun
seçimi tabii ki azınlıkları mutsuz edecek, sonuç birilerini
üzecektir. Demokrasinin temeli saygı , hoşgörü ve güvendir. Eğer
seçim sonucunu bile reddederseniz, muhtıra ve darbeyi dizilerden
değil gerçek yaşamdan düzenli aralıklarla izleyeceksiniz demektir.
Demokrasiye sarılmaktan , birbirimize güvenmekten başka çaremiz var
mı? Baharı anlatacaktım size, yeşil erik ve çilekleri anlatacaktım.
Huzur güzel şey diyecektim, huzurla uyumak, çalışmak , üretmek,
ülkeni sevmek.…Bu krizin geleceğini bilemezdim tabii.Her şey
düzelir. Yaz gelir, güneş yakar, seçim günü gelip çatar. O güne
kadar hangi partiye oy vereceğimizi iyice düşünüp, sandığa bilinçli
seçmenler olarak gitmezsek ,mutsuz azınlık olmaya devam edeceğiz.
Bunlar beni ilgilendirmiyor diyecek kadar apolitik (duyarsız) iseniz
size klarnetçi adam ile şarkıcı kadının aşk kaçamağını izlediğiniz
sanal dünyanızda iyi uykular diliyorum. Dağ başını duman almış diyen
ezilmişler iktidar olur mu bilmem ama uyuyanların olamayacağı bir
gerçek. Siz uyuyun ki uyanıklar bu devleti yönetsin…
|